Feline Coronavirus
- enginbozkurt2222
- 27 Tem 2024
- 1 dakikada okunur

Feline Coronavirus (FCoV) Enfeksiyonu
Coronavirüsler tüm dünyada kuşlar ve memelileri enfekte edebilen önemli patojenlerdendir ve genellikle solunum veya gastrointestinal sistemin epitel hücrelerini enfekte etmeye adapte olmuşlardır. Feline Coronavirus, dünya çapındaki kedi popülasyonlarında, özellikle evcil kedilerde endemik olarak kabul edilir ve yüksek seroprevalanslarla bulunur. Bir istisna olarak Falkland ve Galapagos Adaları’nda yapılan çalışmalarda Feline Coronavirus antikorlarına hiç rastlanmamıştır.
Feline Coronavirüs sağlıklı hayvanların da gastrointestinal sisteminde sıklıkla tespit edilebilirler. Bulaşma fekal-oral yolla gerçekleşir. Kedilerin birçoğunda hastalık oluşturmaksızın enterositlerde varlığını sürdürebilir. Viral yük fazla olmadığı müddetçe subklinik veya hafif seyreden enterit tablosu şekillenir, belirtilen şekildeki enfeksiyonlar genellikle hospitalizasyon ve tedavi gerektirmeyebilir. Yine de viral yükün artış gösterip klinik tablonun ağırlaştığı durumlar göz ardı edilmemelidir.
Etiyoloji
Feline Coronavirüs, Nidovirales takımının Coronaviridae ailesindeki Alphacoronavirus-1 cinsine ait bir RNA virüsüdür. Virüse mikroskop altında bakıldığında fenotipik özelliklerinden birisi, yüzeyinden taç yaprağı şeklinde belirgin çıkıntılar yapan peplomerlere sahip olmasıdır. Bu nedenle adlandırılırken latince ‘taç’ anlamına gelen ‘corona’ ile ilişkilendirilmiştir. İçerisinde barındırdığı genetik materyal (genom), pozitif polariteli, tek zincirli, zarflı RNA’dan oluşur. Coronavirüsler diğer RNA virüslerine kıyasla çok büyük bir genoma (yaklaşık 28-30 kilobaz) sahiptir. Bu durum genomun replikasyonu esnasında daha küçük boyutlarda olan virüslere nazaran daha fazla hata şekillenme ihtimalini ortaya koyar. RNA polimerazın hata oranı nedeniyle yüksek düzeyde genetik varyasyona sahip olan Coronaviral genomlar, rekombinasyonların yanı sıra genlere eklemeler, silmeler ve durdurma kodonlarının eklenmesi gibi yolların da dahil olmasıyla farklı mutasyon türlerine çok açıktır. Diğer RNA virüslerinde olduğu gibi, FCoV’ün de mutasyona uğrama oranı yüksektir.
Feline coronavirüs, patojenitesine göre 2 biyotipe ayrılır. Virülans oranı düşük Feline Enterik Coronavirüs (FECV) ve virülan, mortalitesi yüksek Feline Enfeksiyoz Peritonit Virüsü (FIPV).
Feline Coronavirüslerin 2 biyotipi olan Feline Enterik Covonavirüsü (FECV) ve Feline Enfeksiyoz Peritonit Virüsü (FIPV), daha önceleri birbirine benzeyen ama 2 farklı coronavirüs tipi olarak kabul ediliyordu ama yapılan araştırmalarla bu ikisinin aynı virüsün fenotipik varyantı oldukları ortaya konulmuştur. Ancak bu iki biyotip arasında, birbirlerinden ayırt edilmelerini sağlayacak, morfolojik açıdan anlamlı ve tutarlı bir farklılığa rastlanmamıştır.
Patotipten bağımsız olarak, Feline Coronavirüsler hücre kültürü özelliklerinde farklılık gösteren, S protein-spesifik monoklonal antikorlarla nötralizasyon reaktivitelerine göre iki serotipe sınıflandırılabilir Serotip I, Kuzey Amerika ve Avrupa'da baskındır, Serotip II ise köpek koronavirüsü (CCV) ile daha yakından ilişkilidir ve Japonya ve Doğu Asya ülkelerinde daha sık rastlanır. Dünya genelinde görülen enfeksiyonların büyük bir yüzdesi (%70-%98) Serotip I FCoV’ler tarafından meydana gelirken, Serotip II FCoV'ler çok daha az yaygındır. Serotip II, köpek koronavirüsü (CCoV) ve serotip I FCoV'ler arasındaki çift RNA rekombinasyon etkileşiminden ortaya çıkmıştır. Köpeklerde enterit ve ishale neden olan CCoV deneysel olarak kedileri enfekte edebilir ve FCoV ile çapraz reaksiyona giren antikorlara neden olabilir. Her iki serotipin virüsleri de potansiyel olarak FIP'e neden olabilir.
Patogenez
FECV, kedilerde subklinik veya hafif klinik bulgular gösteren gastroitestinal veya solunum yolu enfeksiyonlarına sebebiyet verir; tipik olarak bağırsak epitel hücrelerine yerleşir. Şiddetli enfeksiyonlarda epitel hücrelerin atrofisi ve dökülmesi ile dejenerasyonlar meydana gelebilir. İnce bağırsak villuslarının kısalması ve birleşmesi ile kript epitelyumunun hiperplazisi de yaygın patolojik bulgulardır. Besinlerin emiliminde oluşan bozukluklar ishal şeklinde kendini gösterir. Bazı kedilerde hemolenfatik dokularda monosit/ makrofaj sayısında artış gözlenir. Daha önceden FECV biyotipinin sadece intestinal epitelde çoğaldığı düşünülmüş ve tanımlanırken ‘bağırsaklara özgü’ virüs olarak nitelendirilmiştir ancak yapılan son çalışmalarda FECV’ün de monositlerde replike olabildiğine dair bulgulara rastlanmıştır. Bu çalışmalara göre FECV’ler, FIP’ten bağımsız olarak ‘monosit ilişkili viremi’ yoluyla sistemik olarak yayılabilir ve klinik bulgu göstermeyen enfekte kedilerin de farklı organlarında düşük miktarda virüs taşıması gibi durumlar gözlenebilir.
Mortalitesi çok yüksek olan FIPV varyantı ise neden ortaya çıktığı ve patogenetik mekanizması tam olarak belirlenemeyen viral bir mutasyon sonucunda gerçekleşir. FIPV’ne sebep olan bu mutasyonlar, tutarlı bir yapı sergilemeden enfekte olan hayvanlarda sporadik olarak gelişir. Yaygın olarak kabul gören bir hipoteze göre, coronavirüs genetik materyalinin bağırsak epitel hücrelerindeki replikasyonu esnasında mutasyon geçirmesiyle virüs, monosit ve makrofajları enfekte edebilme ve bu hücrelerde çoğalabilme yeteneği kazanır. Makrofajlar daha sonra mutasyona uğramış koronavirüsü çoğaltır ve periton, plevra, böbrek, üvea ve sinir sistemi gibi hedef dokulara taşır, bunun sonucunda yaygın bağışıklık aracılı vaskülit, yaygın perivasküler piyogranülomatöz inflamasyon ve eksüdatif fibrinöz poliserozit ortaya çıkar. Bunlar FIP'nin karakteristik lezyonlarıdır.
FIPV spesifik olarak bir dokuda sınırlı kalmaksızın organizmanın tüm hücrelerindeki makrofaj ve monositlere tropizm gösterebilir, ancak dikkat çekici bir nokta olarak aynı hayvandan alınan tüm dokular aynı mutasyonu taşımayabilir.
Epidemiyoloji ve Bulaşma
Dünya genelinde kedilerde çok yaygın olan Feline Coronavirüs’e, bölgelere göre değişen oranlarda (%40-%90) seropozitifliğe rastlanabilir. Bu seropozitifliğin büyük bir yüzdesi, kedilerin mutasyona uğramamış FECV bulundurduğu veya geçmişte etkene maruz kalınmasıyla FCoV için antikor geliştirdiği anlamına gelir. Seropozitiflerin küçük bir kısmı mutasyona uğramış FIP'ye neden olan enfeksiyonlara dönüşür; bu nedenle, FIP'in insidansı çok daha düşüktür. Yetişkin kedilerin %4-5'i ve yavru kedilerin %5-10'u enfeksiyondan sonraki bir noktada FIP geliştirir. Ancak insidansı düşük de olsa bir kedide FCoV mevcut olduğunda, FIP geliştirme potansiyeli de mevcuttur.
FIP’in gelişimine sebep olan noktalar kesin olarak bilinmemekle birlikte viral hastalıkların bulaşında rol oynayan viral genetik, maruz kalınan dozaj ve virülansın yanı sıra konakçı bağışıklığı, yaş, cins yatkınlığı, stres ve çevresel faktörler gibi genel parametrelerin bu gelişimde etkili olduğu düşünülmektedir.
FCoV enfeksiyonunun yüksek prevalanslı olduğu alanlar, çok sayıda kedinin bir arada bulunduğu yerlerdir. Hayvan barınakları, kedi çiftlikleri, çok kedili evler bireyler arası teması arttırdığından yoğun risk altındadır. Bulaşma genellikle fekal- oral yolla şekillenir ancak temas faktörü de önemlidir. Kediler, virüs içeren dışkıların yutulması veya solunması ya da kontamine fomitlerle (örn., kum kapları, mama ve su kapları, ortak bakım ürünleri, barınma alanları, insan ayakkabıları ve kıyafetleri fomit görevi görebilir.) temas yoluyla enfekte olurlar.
Feline Coronavirüsün yayılımı esas olarak, belirgin olmayan enterik enfeksiyonlu kedilerin dışkısıyla atılır. Sağlıklı seropozitif taşıyıcıların yaklaşık üçte biri şüpheye mahal vermeden dışkılarıyla aktif olarak virüs saçılımı gerçekleştirir ve virüsün yaygınlığını arttırır.
FCoV ile enfekte olunduktan sonra 1 hafta içerisinde serolojik olarak pozitif sonuç alınabilir. Virüsün dışkıyla atılması ilk enfeksiyondan 1 hafta sonra başlar ve 2-10 ay boyunca yüksek seviyelerde kalır, ardından daha düşük seviyelerde aralıklı ama uzun süreli (24 ay) bir viral atılım gerçekleşir. Enfekte kedilerin en az %13'ü virüsü yaşam boyu süresiz olarak atar.
FECV nispeten hassastır; oda sıcaklığında 24-48 saatte genelde etkisiz hale gelir, çoğu ticari dezenfektana duyarlıdır, buharla veya 60°C yıkama ile kolaylıkla yıkımlanabilir ancak çevre koşullarına göre kurumuş dışkı parçalarında birkaç günden 7 haftaya kadar yaşayabilir.
Serbest dolaşan kedilerde, tek kedili evlerde ve yabani kedilerde seroprevalans %12-15 lere kadar düşer. Bu durum sosyal etkileşim azlığına ve dışkı ile atılan virüse daha az maruz kalma ile ilişkilendirilebilir.
Risk ve Kontrol
Kedilerde FIP gelişimi riski artmıştır. Normalde her yaştan kedi FIP’ten etkilenebilirken, FIP’in en yüksek görülme sıklığı 6 ay ile 3 yaş arasıdır. 3 yaşından sonra risk azalır ancak hala devam eder. Buna ek olarak kedilerin, FIP geliştirme açısından en büyük risk altında olduğu dönem, FCoV ile ilk enfeksiyondan sonraki ilk 6 ila 18 ay içindeki dönemdir.
FCoV enfeksiyonunun kontrolü, virüsün yayılmasını sınırlamayı, maruziyeti en aza indirmeyi ve stresi azaltmayı amaçlar. FCoV enfeksiyonu çok yaygın olarak bulunduğundan , tam eradikasyon uygulamak pek mümkün değildir ve eradikasyon başarılı olsa bile sıklıkla yeniden enfeksiyon meydana gelebilir.
FCoV enfeksiyonu her yaşta taşınabilir ancak klinik semptomların daha fazla risk teşkil ettiği yavru- genç kedilere dikkat edilmelidir. Maternal antikorların etkinliğini yitirmeye başladığı 6 haftalık yaştan, 16 haftalık yaşa kadar olan yavru kedilerde enfeksiyon önem arz eder. Enfeksiyon oranı, yavru kedilerin virüs saçılımı yapan enfekte yetişkin kedilerle birlikte büyütüldüğü kedi çiftliklerinde en yüksektir. 5-6 haftalık yavruların yetişkin kedilerden ayrılması ve yaş gruplarına göre barınma imkanı sağlanması önerilir.
Klinik Belirtiler
Çoğu kedi enterik koronavirüs enfeksiyonu klinik olarak belirsizdir veya hafif, kendi kendini sınırlayan gastroenterit ile karakterizedir. İshal, yavru kedilerde enfeksiyonun en yaygın klinik belirtisi olmasına rağmen, üst solunum yolu belirtileri de bildirilmiştir.
FeCV ile enfekte olan kediler genellikle ilk viral enfeksiyon sırasında herhangi bir semptom göstermezler, ancak ara sıra kısa süreli ishal ve/veya kendiliğinden iyileştikleri hafif üst solunum yolu belirtileri yaşayabilirler. Bazen kusma ve ishal akut ve şiddetli veya kronik ve tedaviye yanıtsız olabilir. FeCV ile enfekte olan kediler genellikle enfeksiyondan sonraki 7-10 gün içinde virüse karşı antikorların üretildiği bir bağışıklık tepkisi oluştururlar.
Yavru kedilerde, özellikle 4-12 haftalık dönemde, FCoV enterik enfeksiyonu aşağıdaki belirteleri gösterebilir:
Hafif ishal ile başlayan akut enterit (ince bağırsak iltihabı). Dışkılar yumuşak ya da sıvı kıvamında olup, nadiren mukus ve kan içerir,
Nadiren kusma, hafif ateş, iştahsızlık ve halsizlik ishala eşlik eder,
FCoV, nadiren, gebe kedilerde üreme sorunları ve solan yavru kedi sendromu ile ilişkilendirilir.
Klinik belirtiler genellikle hafif olup 2-4 gün içinde kendiliğinden düzelir. Nadir durumlarda yavru kedilerde ölüm görülebilir.
Feline Coronavirüs Tanısı ve Bulgular
FCoV enfeksiyonları Veteriner Tıp Camiası için tartışmalı ve çetrefilli bir konudur. FCoV enfeksiyonlarının patogenezi ve FIP ile arasında olan dinamikleri tam olarak aydınlatılamadığından dolayı tanı ve teşhis yöntemlerinde ve bunların yorumlamasında bazı netleşmeyen noktalar ve çelişkiler mevcuttur. Coronavirüsü tespit etmek için çeşitli yollar vardır ancak antikor titreleri kesin tanı için kullanılacak kadar spesifik değildir. Coronavirüsün kedilerde yaygın bulunması ve virüsün tanısal davranışı nedeniyle, seropozitiflik yakalamak aktif olarak mevcut ve geçmiş zamanda maruz kalınmış enfeksiyonu birbirinden ayıramaz. FCoV için dışkıda antijen bakılacaksa RT-PCR, elektron mikroskobu, bağırsak biyopsisi ve hızlı tanı testleri gibi yöntemler tercih edilebilir.
Mutasyona uğramış FCoV’a karşı geliştirilen antikorlar ile zararsız, mutasyona uğramamış FCoV’a karşı geliştirilen antikorlar serolojik yöntemler ile ayırt edilemez. Bu durumdan ötürü FIP şüphesi bulunan kedilerde tek bir doğrulayıcı test bulunmaz; hastalık öyküsü, serolojik testler, tanısal görüntüleme, kedilerde antikor testi (IFAT, ELISA, RIM, vb) teşhisi onaylamada tek başlarına sınırlı bir değere sahiptir, sonuçlar interdisipliner bir şekilde birleştirilerek yorumlanmalıdır.
FCoV antijen ve antikor titresi, FIP için kesin tanı yerine tanısal bir yardımcı olarak düşünülmelidir. Kalitatif veya kantitatif testlerle belirlenen sonuçlar ve titreler için destekleyici klinik bulgular eşliğinde farklı yorumlar getirilebilir. ancak antikor ve antijen açısından negatif olan bir kedinin kesin olmamakla birlikte FCoV’den ari olma olasılığı yüksektir, virüs yaymadığı ve yüksek FIP riski altında olmadığı düşünülebilir ancak %100 olarak FIP ihtimalini dışlamaz.
Seropozitifliğin yorumlanabileceği durumlar:
FCov'ün mutant varyantı sebebiyle gelişen klinik FIP hastalığı
Mutant olmayan FCoV'ün (FECV) sağlıklı taşıyıcısı
Daha önceden maruz kalınmış FCoV enfeksiyonu
Aşılama sonrası gelişen antikor yanıttan dolayı yanlış pozitiflik (Ülkemizde bulunmamakla birlikte dünyada mevcut bir lisanslı aşı vardır ancak aşının etkinliği şüphelidir ve tavsiye edilmemektedir.)
Korunma
Barınma alanlarındaki gruplar en fazla 4 veya daha az kediden oluşacak şekilde ayarlanmalıdır.
Barınma alanlarında da çapraz bulaşma yaratabilecek durumlardan kaçınılmalıdır. Kum kapları düzenli olarak temizlenip dışkı varlığından arındırılmalıdır. Mama ve su kapları, kum kaplarından uzağa yerleştirilmelidir.
Hayvanların tüyleri düzenli olarak taranmalı, tüy örtüsünde kalan dışkı parçalarını yalamalarının önüne geçilmelidir.
Barınma alanları, kullanılan materyaller, bakım ürünleri düzenli olarak temizlenmelidir.
Prevalans kontrolü açısından düzenli testler yapıp taşıyıcılar belirlenmeli ve sürüden uzaklaştırılmalıdır.
Comments